29 Ekim 2014 Çarşamba

Şemsiye 32 ( Mimi ile Bir Dünya Masalı I )

Merhaba Mimi! Biliyorum yine mesajıma cevap vermeyeceksin. Olsun ben sabırlı biriyim. Beklerim, elbet biz de; sen ve ben minik evimizin balkonunda  salep içeceğiz. Bir sonbaharda yapraklar yakalayıp saçlarına takacağım ve de.  Biraz huysuz bir adamım biliyorum. Beni böyle sevemez misin? Nasıl ki ben seni tüm suskunluğuna rağmen seviyorum. Öyle işte tıpkı. Biliyor musun bir kuş aldım, muhabbet kuşu. Adını koymadım henüz sana sormak istedim önce. Sahi ne olsun? Rengi mi? Buz mavisi ve beyaz kaplı tüyleri. Biraz da bana benziyor sanki. Çok konuşuyor. Sabah erkenden kalkıyor. Kızıyorum falan ama bir ses oluyor eve. Sessizlik öyle kötü ki Mimi. Günler geçiyor tek kelime etmiyorum. Arada resimlerinle konuşuyorum. Bazen de bir şeyleri ocakta unutuyorum o zaman söyleniyorum kendi kendime. Onun dışında bir girdap gibi çekiyor sessizlik beni içine. Pek arkadaşım yok biliyorsun. Keşke sen olsaydın yanımda. Bu kadar yalnız olmazdım.  Ne zaman geleceksin? Çok uzun zaman geçti gidişinin ardından. Sen gittin ben kabuğuma çekildim. Çünkü annem de gitmişti geleceğim diye. Hiçbir zaman gelmedi. Meğer başka bir adama gitmiş bizi bırakıp. O gelmeyince babam kötü oldu. Sağlığını kaybediyordu giderek. Ben bir köşede bekliyordum. Elimden gelen bir şey yoktu. "Baba sen de gitmeyeceksin değil mi? " "Hayır süper kahraman, sensiz gidebilir miyim hiç? Hem gitsem bile kahramanlar yalnızlıktan korkmaz." Çok da durmadı bunun üzerine babam bir kaç yıl sonra yumdu gözlerini sonsuzluğa. Süper kahramandım korkamazdım. Hem koskoca adam olmuştum... Çalıştım çabaladım isyan ettim bazen, şükrettim ağladım . Ve işte üniversiteyi kazanmıştım. Makine Mühendisliği. Başlarda iyiydi her şey. Bir gün durdum ve düşündüm. Makineler bana göre değildi. Duygusuzdular bir kere. Hepsi metal yığını. Özlenecek bir kokuları bile yok. Ve soğuklar. Çok soğuk... İşte canım Mimi'm o gün döndüm üniversitenin kapısından. Ardımı döndüm geleceğime ve yürüdüm başka zor günlere... Henüz 21 yaşındaydım...

Devamı Gelecek. Beklemede kalın dostlar... :)

23 Ekim 2014 Perşembe

Şemsiye 31 ( Ne Yapılır Boş Bir Sayfayla? )


   Evet, tam olarak böyle bir dosya ile karşılaştım format attırdığım Tosh'u (bilgisayarım) açtığımda. O anki bakışlarımı görmeliydiniz bu sayfaya bakarken... Sadece C diskindekilerinin silineceğini düşünürken aslında bütün geçmişim silinmiş. Bilgisayarcı arayıp "Esra Hanım cihazınız tertemiz oldu gelip alabilirsiniz" dediğinde tertemiz kelimesi aslında bambaşka manalara geliyormuş. Anılarına sahip çıkamamış biri olarak tüm gün didinip durdum. Acaba geri getirebilir miyim o güzelim resimleri, müzikleri diye. Olmadı tabi. Hâlâ bir umut var fakat çok az. 
Bir anda yıllar geçip gitti gözümün önünden. Tek bir iz bırakmadan. Pişman oldum sonra neden daha çok yazmadım daha çok fotoğraf albümü oluşturmadım diye. Dokunabilirdim hem onlara, koklayabilirdim. Oysa şimdi bomboş kaldı ellerim. Makineleşmişiz meğer. Duygusuz sevgisiz bir makineye güvenmişiz. Sadakat beklemek de saçma zaten bir makineden. Ansızın sizi yarı yolda bırakabiliyorlar. Oysa bir defter öyle yapmazdı ya da kalın kapaklı bir fotoğraf albümü belki taş bir plak... 
   Ya da diyorum bu belki bana bir işaret. Yeni bir sayfa açmak için. Bir şeyleri kıyıp da silemezdim ben, tanıyorum kendimi. Ne bakıp da iç çekilecek bir resim, ne okunacak bir kaç satır ne de defalarca dinlenip ağlanacak bir müzik... Hiçbiri kalmamalıydı belki de yok olmalıydı birbir. "Al sana" dedi Tanrım. "Al bomboş bir sayfa. Artık daha dikkatli kullan. Karalama, yıpratma, kirletme..."


ZifiRi



https://www.youtube.com/watch?v=-dmzgc-1Vus


Bu şarkı da hayatıma giren herkese bir teşekkür mahiyetinde. "Teşekkürler, büyüyorum sizinle..."





10 Ekim 2014 Cuma

Şemsiye 30 ( Çöl Çiçeği )

Bir çocuk boğulur mu babasının göz yaşında?
O boğuldu! Kurtaran olmadı.
Peki ya işlemediği suçun günahını üstlenir mi?
O üstlendi.
Daha küçücükken, elma ağacına kurulu salıncakta sallanırken...
Kızın Bahardı adı. O zamanlar hep uçma hayli ile daha hızlı sallanırdı. Fakat olmadı, başaramadı. " Meğer benim kanatlarım kırıkmış" dedi en sonunda. "  Öfkelendi. Bir yanı ölesiye özlerken diğer yanı asla affetmeyecekti.  Belki de bu yüzden suskun bir çocuk olmuştu. Hala bile korkuyordu kalabalıklarda konuşmaya Bahar. Çünkü o tek bir kalabalığa; babasına karşı yenik düşmüştü. Duyguları kekeme cümleleri suskundu. 
Siz bilir misiniz babanın göz yaşında boğulmak ne demektir, bir bayram sabahı? O size sımsıkı sarılırken sizin taş kesilip kalmanız? Bahar bilir. Tam da o anda atılıp da babasının kollarına saatlerce ağlamak istedi.İnsanlar çok acımasızlar. babasının hatalarını yüklediler ona ve kardeşlerine. Çocuklar masum olur değil mi? Yetişkinler suçlarını yüklemezler onlara? Hayır, tam da burada yanılıyorsunuz işte. Çiğ süt emdiklerini unutuyorsunuz insanların.  Babalar çınar ağacı gibidir. Ailesini gölgesinde koruyup kollar. Ama Bahar bunca yıldır çöllerde. Adı Bahar olmasına rağmen bir çöl hayatı yaşamak... Belki de buydu asıl zor olan... 
Bahar; bir çöl çiçeği...
Tek isteği biraz gölgeydi..
( Bir bayram sabahına ithafen...)






Yazıyla pek alakalı değil belki ama olsun..

Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)

YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...