Pencere önündeki buz mavisi koltuğa oturdum elimde ince belli çay bardağı, omuzlarımda kırmızı şal. Her yer bir cumartesi sessizliğine bürünmüş.bu sessizlik beni bir girdap gibi içine çekiyor ve kafama şu düşünceler hücum ediyor:
"Yazmaya buradan başlıyorum evet tam da hayatın orta yerinden. Bu sefer karanlık bir yolda yürümek yerine daha aydınlık ve bilindik bir yolda yürümeye çalışacağım. Elimde bir yol haritası. Kaybolursam şayet geri dönme hakkım da var. Geri dönüp her şeye en baştan başlamak... Ben yürürken usul usul cemreler düştü.Acaba benim gönlüme de bahar yeniden gelecek mi?
Çiçek aşısı yapmayı bilmeyen biri ile ömür sürer mi?"
Kayboldum. Sonra Hansel ve Gratel vari bir dönüş ile başladığım yere geri döndüm. Bir masal kahramanı kadar şanlı olmadım hiç.
Bir kuşluk vaktindeyim şimdi. Bu ev yabancı ve sanki sadece bir yolculuk yapıyormuşum da mola vermişim hissiyatı yaratıyor. Dışarda müthiş bir rüzgâr var. Sesi şeytani bir varlığın eline geçmiş gibi uğuldamıyor da korkunç sesler çıkarıyor sanki.
Ürperiyorum. Rüzgârdan hayattan kendimden. Bu ben miyim?
Ben kimim?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)
YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...
-
Hiç bu kadar sessizliğin içinde kaybolmamıştı. Damarlarında hareket eden kanın sesini duyabiliyordu sanki... Gecenin karanlığından ayd...
-
Ah çocuklar, bayım! Ne kadar da masumlar... Ölmesin onlar. Onlar ölürse insanlık ölür değil mi? Savaşlar! Savaşlar onlara göre değil. Açl...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder