14 Nisan 2017 Cuma

Şemsiye 56 ( Hüma Kuşu )

İyi resim çizmeyi isterdim. Aynı şekilde iyi şarkı söylemeyi de. El emeği bir şeyler dikmeyi. Oysa benim diktiğim düğmeler bile hep düşüp kaybolurken. Yapabildiğim tek şey yazabilmek. Belki yarım yamalak,
Belki tekdüze. Kalem kağıt karın doyurmaz der nineme anlatsam. Öğretmen ol  kızım der. Öğretmen olmak bir kız için en mükemmel meslekmiş gibi emindir de bunu söylerken. Halbuki benim ruhumu doyuruyor yazmak. Şiirler dans ediyor içimde. Kelimeler el ele koşturuyor. Ortalık panayır yeri gibi. Veyahut renkli ışıklarla bezeli bir lunapark. Beceriksizliklerimi kalemimin mürekkebi ile gizlemeye çalışıyorum. Elimin ayağıma dolaşmasını. Yemeği ocakta unutmayı. Elimden düşürüp de bir tabak kırmayı. Sütü taşırmayı. İğne oyası bilmem ben. Elime de hiç yakışmaz zaten. Bir iğreti durur.
Ben beceremem öyle hanım hanımcık ev kızlarının yaptıklarını. Yapmam gerek elbet. Bilmem gerek..
Ama verin bana bir kaç kelime. Sayfalarca yazarım. Kuşlar kondururum her mısraya.
Her cümleye şarkılar söyletirim.
Resim çizemem belki ama herbir renge ayrı şiirler yazarım.
Mavi derim sonsuzluk olur.
Yeşil derim huzur olur.
Kırmızı derim karanfil, siyah derim benliğim olur.
Beceriksiz birinin telaşlı satırlarıydı bunlar.
Ve işte annem kızıyor.
Ah, hayır!
Hayallerim. Dibi tutmuş. Ev yanıyormuş. Koştum yetiştim suya tuttum. Annem söylendi bir sürü. Ben telaşla kurtarabildiğim hayallerimi kurtardım.
Yandım. Kül oldu bir yanım, zerrelere gark oldum. Efsanenin tekinden bir çift kanat ödünç aldım.
Ardından  küllerimden doğdum.
Kaf Dağı'nda sonsuzlukla yoğruldum.


Hiç yorum yok:

Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)

YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...