GÜN OLUR
ASRA BEDEL
CENGİZ
AYTMATOV
Öyle bir gün ki
bozkırın ortasında dört mevsim aynı anda yaşanıyor. Yedigey’in zihninden
geçenler kalbine düşüyor. Kimi zaman bir kar tanesi oluyor, kimi zaman yağmur
damlası… Bazen bir bozkır çiçeği. Kitabı okuyorsunuz ama normal bir okumak
değil bu. Tren sesleri kulaklarınızda çınlıyor. Hani şu Boranlı ’da öylece
gelip giden trenler. Mevsimler geçiyor kış geliyor. Kitabın sayfalarını
tutarken parmaklarınız buz tutuyor. Bunların hepsi sadece bir günde oluyor.
Bunlar olurken bir takım efsanelere şahit oluyorsunuz. Mankurtları düşünüp
aslında günümüzde de köleleşmiş ne de çok insan var diye iç çekiyorsunuz.
Ardından omzunuza beyaz bir kuş konuyor. Dönenbay kuşu…
Gün boyunca o
asi çılgın devenin; Karanar’ın üzerinde yolculuk yapıyorsunuz Yedigey ile
birlikte. Bakıyorsunuz ki komünizm yüzünden masumlar ölmüş. Bir bozkırın en
kuytusunda bir rejim uğruna acılar çekilmiş. Tekrar baktığınızda aynı rejimin
yıkılışına şahit oluyorsunuz. Sanki zaman tünelinde yolculuk ediyormuş gibi bir
his… Geçmişin efsanelerinden sonra geleceğin bilimkurgusuna adım atıyorsunuz.
Orman-Göğüslü Gezegeni işte kendinizi bir anda uzay-üstü bir yerde bulursunuz.
Aytmatov öyle ustaca sunmuştur ki bize. İnsan gerçekten böyle bir gezegenin
olmasını ümit etmeye başlıyor. Oysa bu gezegen yıllarca Rus esareti altında
yaşayan Kırgızların hak ettiği bir yerdir. Yaşayacaklarsa artık bunun gibi bir
yerde yaşamalıdırlar. Ve tabi böyle bir coğrafya için çaba harcamak… Derin bir
nefes alın ve kendinizi uçsuz bucaksız Sarı-Özek bozkırına bırakın. “Bu
yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi… “
Çorlu-TEKİRDAĞ
Kasım/2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder