12 Ocak 2018 Cuma

Şemsiye 74 ( Gökteki Sarı Balık 3 )

BİR KEDİ, BİR ADAM, BİR ÖLÜM
 ZÜLFÜ LİVANELİ
Bu yazıyı okumadan evvel şu şarkıyı fon olarak açın ve öyle okumaya başlayın. “ Sealed With a Kiss - Jason Donovan”
Bir gece yarısı bitirdim kitabı. Herkes uyurken ve ben yarını düşünüp heyecandan uyuyamazken bitti. Verdiğim emeklerin karşılığını alıp almadığımı öğrenmem için saatler kalmıştı. Öğretmen olmam için. Kalbim delice atıyordu. Zihnim allak bullaktı. İşte tüm bunların önüne geçmek için kitabı aldım elime. Son sayfalara yaklaşmıştım. Okudum, bitti. Mavi battaniyeme daha sıkı sarıldım. Odayı aydınlatan loş ışıkta kapağı seyrettim uzunca bir müddet…
Politik mültecilerin savrulduğu ülke; İsveç… Türkiyeli, Şilili, Urugaylı, İranlı, Japonyalı ve daha pek çok ülkeden insanlar bu soğuk ülkeye sığınmışlar. Kitap da bu ülkede birbirine sığınmış mültecilerin hikâyesini anlatıyor. 
Ana karakter Sami Baran yaşadıkları ile geçmişimize ışık tutuyor. Darbelere, işkence odalarına, iğrenç siyasi planlara ve darbecilerin akıbetinin ne olduğuna… Sami Baran yüzlerce kilometre uzakta onca acı çekmesinin baş sorumlusu eski bir bakanla hastanede karşılaşıyor. Tam burada iki farklı son çıkıyor karşımıza. Biri intikam diğeri affetme. Okur, bir karar vermek durumunda kalıyor. İntikamın yanında mı olacak yoksa affetmenin mi?
Aslında kitabı diğer kitaplardan ayıran asıl özellik de bu. Ana karakter ile yazar arasında bir mesafe var. Olayları önce yazarın kaleminden okuyoruz. Ardından Sami içine sinmeyen yerlerde müdahale ediyor. Veya en baştan yazıyor her şeyi. Doğal olarak da iki farklı bakış açısı ile ilerliyor kitap.
Kitaba ismini veren kelimelere gelince:
Bir Kedi
Sirikit adı. Sami’nin örnek aldığı onun gibi olmak istediği bir kedi.  Öyle ki Sami Sirikit hayatına girmeden önce bir köpek gibi yaşadığını söylüyor. 
“Ben ömrüm boyunca bir köpek olarak yaşamıştım ama artık kesin kararım, kediye dönüşmekti. ... Artık hayatımda bir köpek olarak yaltaklanmalara, bağlanmalara, başkalarını kendime bağlama çabalarına, başımı okşatmaya, sevgi ve sıcaklık ihtiyacı içinde insanların bacaklarına sürünmeye, kuyruğumla birlikte tüylü kıçımı da sallayarak sevimli görünme gayretine hiç yer yoktu. ... Köpek olduğum yıllarda hepsini yapmıştım, hem de fazla fazla; ama bu beni felakete götürmüştü. Ölümün kıyısına gelmiştim. Ölümün kıyısı ölümün kendisinden daha feci bir şeydir, bunu yaşayarak öğrendim. Bağlanmalar yüzünden aklımı kaçırmanın kıyısında dolaşmıştım uzun süre. İçime karanlık yerleşmişti: Bir türlü söküp atamadığım, kusamadığım, çıkaramadığım bir koyu karanlık. ... O dönemde yaşamayı unutmuştum sanki. Bunu birisinin hatırlatması gerekiyordu "Nefes almam gerek!" diye düşünmesem nefes alamayacaktım. Bütün bunlar bir köpek gibi bağlanmam, sevgi ve merhamet dilenmem yüzünden başıma gelmişti. İnsan denilen yaratıklara ilişkin düşüncelerimin yanlışlığı yüzünden. Dünyayı aydınlık ve sıcak, merhametli bir yer gibi düşünmem yüzünden. Bütün köpekler saftır zaten. Oysa şimdi bir kediyim ben: Uzak, denetimli, soğukkanlı ve güçlü bir kedi. Eski mısırda, Beni Hassan'da yapılmış üç yüz bin kedi mumyasından biriyim: Onlar kadar soğuk, onlar kadar güçlü ve mağrur.” (Sayfa 32 )
Bir Adam
Hiç şüphe yok ki bu adam Sami’den başkası değil. En çok da Sami’nin çocukluğu ve Filiz ile olan aşkı etkiledi beni.
Bir Ölüm
Ben birden fazla ölüm gördüm kitapta.  Hepsini açıklayamayacağım kitabın sürprizi kaçabilir. Fakat Japon kızı Yoriko’ya değinmem lazım.  Yoriko öyle sessizce çekip gitti ki dünyadan. Yalnızlığın girdabından kurtulmak adına bir binanın tepesinden bırakıverdi kendini boşluğa.  Ondan bahsediyorum burada çünkü yaşamı gibi ölümü de çok silikti. Kimse bu kadar silik olmamalı zannımca. Seni unutmayacağım Yoriko. Dudağının kenarındaki o güzel tebessümü…
            Hani en başta dedim ya verdiğim emeklerin karşılığını alıp almadığımı öğrenmem için saatler kalmıştı. İşte ben bu satırları yazarken açıklandı atama sonuçları. Olmadı. 36. Sayfada “ Politika iğrenç bir şey.” Diyor Sami. Sonuç ekranına bakıp orada atanamadığımı görünce tekrar döküldü bu cümle dudaklarımdan. “ Politika iğrenç bir şey.” Çünkü insanların canını, malını, hayallerini, geleceğini, aşkını, ailesini çok adice harcıyorlar. Livaneli bu kitabı 1974’te yazmaya başlamış. Şimdi takvimler Ekim 2016’yı gösteriyor. Aradan geçen onca yılda değişen sadece koltuktaki kişiler. -İyi kalpli insanlar müstesna- Zalimlik, bencillik, basiretsizlik, adaletsizlik bâki kaldı. Sami’yi Stockholm’e sürenler beni de ruhen kervan geçmez bir yere sürdü…
Sami “insanları sevmiyordu. Çünkü onu incitiyorlardı.”
Haklısın Sami. İnsan inciniyor hem de çok…

Şira-i Yemaniye


*Alien/Yaratık(1980) Film
* Gökboet /Guguk Kuşu(1972) Film
 * O benim uzun süren uyku dönemimi sona erdiren, yüreğime ilk yaşam kıpırtıları, küçük heyecan titreşimleri salan kişiydi. Çünkü yıllar boyunca kablosu çekilmiş, ölü bir radyo gibi yaşamıştım. Hayatın diğer alanları gibi kadınlar da ilgilendirmiyordu beni. Ölü bir radyo havadaki frekansları algılayabilir mi hiç? –Sayfa 43
* İntikamın bile bir düzeyi vardı; alçakça olmamalıydı. –Sayfa 84
* İnsanın anadilinde dertleşme ihtiyacı, bazen her şeyin üstüne çıkıyor. – Sayfa 84
* Galiba aşk, utanç duygusunun ortadan kalkması demek. İki kişinin birbirine karşı hiçbir şeyden, hiçbir düzeysizlikten utanmaması demek Filizle birbirimize öyle cümleler kullanıyorduk, öyle sözler söylüyorduk ki, bir üçüncü kişinin bunları duymasına dayanamazdık. –Sayfa 103



Silivri-İSTANBUL
Ekim/2016

Hiç yorum yok:

Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)

YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...