18 Nisan 2014 Cuma

Şemsiye 14 ( Bisiklet )

          Bisiklete binmeyi bilmiyorum. Evet, bu yaşıma geldim ve bilmiyorum. Küçüktüm, yalnızdım. Utandım, kimseden isteyemedim öğretmesini. Utangaç bir çocuktum, hala da öyleyim. Babam vardı bisikletim yoktu. Bisikletim oldu, babam gitti. Önce çocukluğumdan, sonra gençliğimden…  Bisikletle kala kaldım öylece. Küstüm. Çamurdan kurabiye yapmakla yetindim. Sustum. Önce babama, sonra dünyaya… Suskunluk iyiydi. Peygamber karakteriydi hem de. Olsun gitmem ben de Adalar’a. Deniz kenarında yürür, martılarla hasbihal ederim. Yollarla tanış olurum. Kaldırım kenarlarında dengede durmaya çalışırım. Ellerim iki yanda, rüzgar arkamda, kanatlanmaya çalışırım.
          Mavi bir kelebek olurum. Hayat da zaten bir günlük... Bugün var, yarın yokuz. Çokuz bu  dünyaya. Yükselirim semaya. Pofuduk bulutlara oturup ayaklarımı sallarım mavilere. Yoruluncaya kadar uçarım. Gitmediğim ülkelere giderim. Binlerce kuşla, yağmur bulutlarıyla arkadaş olurum. Canımı yakan ne varsa, gücümün yetmediği; atıveririm hepsini. Önce yarı yolda kalmışlıklarımı, sonra sırasıyla aldanışları, kıskançlıkları, kaçışları, yalanları, ziyanları, bekleyişleri… -Tüm bunlarla yaşamak ne kadar da zormuş meğer. Meğer hüznün harfleri asılmış yüreğimin sayfalarında. Her yer kan revanmış. -
         Yüküm hafifleyince kanatlarımın feri gelir. Erguvanlar, papatyalar, gelincikler, sardunyalar benim olur. Küçük mavi sessiz kelebeğin… Kelebeğin ömrü bitince, uyanırım bir rüyadan. Gülümserim… Tebessüm sadakası fakir kalplerin… Sanki gülünce tüm yaralar iyileşecekmiş gibi… İyileşecek değil mi?

zifiRi



Hiç yorum yok:

Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)

YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...