15 Nisan 2014 Salı

Şemsiye 6 ( Kelebek Tozu )

Genç kız katladı kâğıdı usulca ve koydu zarfa. Sonrasında yumdu gözlerini ve salıverdi kendini bekleyen rüyaya.
Genç adam açtı zarfı usulca ve katlanmış kâğıdı aldı eline. Önce yutkundu iyice yerleşti oturduğu yere, okumaya başladı:

“Bugün sus ve sessizce dinle beni. Bugün,  doğdun sen. Tekrar hoş geldin hayatıma. İyi ki geldin…  Öyle sevdim ki seni.  Ağlayacak kadar. Acıyacak kadar. Yalnızlığa gömülecek kadar.  Evet yalnızlık! Sen ne kadar uzaklardaysan ben o kadar yalnızım işte. O kadar acı çekiyorum. Bu acıyı başka şeylerle bastırmaya çalışıyorum. Gülüşlerim anlık. Mutluluklarım zamanlık. Ve sen! Neden bunca kalabalıklar içinde yalnız bırakıyorsun beni? Evet, bugün doğum günün ve ben senelerin hasreti ile yazıyorum doludizgin. İçim sen dışım sen her yanım sen dolu. Beni biraz gör olur mu gör ve hayal kuralım birlikte. Bulutları seyredelim yeşil çimenlerde. Zakkum tadında olmasın hayat. Bu sana bağlı. Yüreğimi sana bağladım ben ve kilitledim tüm kapıları. Artık ne sen gidebilirsin bir yere ne de ben çıkabilirim.
Bu hasret korkulu bir rüya.  Biraz sabır! Biraz dayan. Bak ben yanındayım. Yetmez mi? Kalbindeyim. Ben senin hep küçük kedinim. Ya hiç olmasaydım, hiç gelemeseydim sana? O bana bakan yüreğini hiç göremeseydim? Ne olurdu, nasıl olurdu? Yaralı bir kelebektim ya hani ben, kanatlarımdaki tozları yüreğine serpmiştim ve infilak etmişti tüm acılar oracıkta.
Ne olur gitme kal! Ben çok güçlüydüm her şeye gücüm yetti de bir şu ayrılığa güç yetiremedim. Başaramadı, ince kaldı bileklerim. Gücümün yetmediği yerde sen yok musun? Sen benim sağ tarafım değil misin? Bir kış günü bulduğum güneşim. Sonra bir bahar mevsiminde kavuştuğum kiraz çiçeğim.
Ne olur tut yüreğimden. İhtiyacım var benim sana, bir o kadar da senin bana. Bensiz yapamazsın biliyorum. Ben gidersem savrulursun yalan rüzgârlara. Eski boşluğuna geri dönersin. Bu yüzden kal yanımda. Dizimin dibinde. Yüzünü seveyim, gözlerine bakayım Rabbimi bulayım, şükredeyim O’na. Bugün… Doğdun! İyi ki doğdun ve benim oldun Rabbim bağışladı seni bana eşim oldun! Gülen yüzüm, seven kalbim, neşem, sevdam, hasretim, öfkem, kıskançlığım, Karadeniz oldun Akdeniz ve biraz da Ege oldun yüreğimde. Hırçınlığım oldun Karadeniz gibi. Yaz güneşim oldun Akdeniz gibi. Ege oldun uzaklarımda. Sen çok şey oldun bende farkında mısın? Daha bu neyin suskunluğu, neyin kırgınlığı, neyin acısı… Sorular… Sorular… Evet, cevapsız o kadar soru var ki… Kulağımda yine birlikte dinlediğimiz şarkılar.
            Ey çocuk! Sen bana doğdun. Bende doğdun. Siyah bir günde aydınlık oldun. Ne de iyi ettin sıcacık çayım oldun. Yanında bir de simit. Güzel gider değil mi? Yarısını vapurla karşı yakaya giderken martılara atarız. Denizde çıkan o köpüklü ize bakarız. Elma şekeri almayı unutma gelirken. Mavi kanatlarım da olsun yan cebinde. Takıp uçarız özgürlüğe. Azad ederiz kendimizi bu tutsaklıktan. Eflatun hayallerimize uçarız. Akdeniz turuna çıkarız. Şelalelerin arkasındaki o karanlık mağaraları keşfederiz. Minik ellerim büyük ellerinde kaybolur da kış soğuklarında ısınırız…
            Dualar biriktirdim biliyor musun sana. Her secdeden sonra adını andım.
Zaman inat eder küçük bir çocuk gibi.  Ayağını direr ve alabora olur bütün gemiler. Herkes olmaz dedi. Olamayacaksınız siz birlikte mutlu!

Devşirdim aklımı başıma ve seni daha çok sevdim.
            Yine ve yeniden doğdun bugün sen…
Karalanmış bir defter çöpte artık. Zalim insanlar yok, arabozucu, mutsuz kılıcı, can yakıcı. Yeni yaşında yeni bir hayat armağan ediyorum sana. Kapat gözlerini ve kabul et. Özümse en derine kadar. Unut geçmişi. Unut yalanları. Unut günahları. Esefle kına hepsini. Kaç kaçabilirsen en uzaklara onlardan. En uzaklarda ben varım.  Koş hadi! Nefesin olurum ben senin. Kanına kan olurum canına can!
Meşe yeşili bir bakışım kalmış sende zifiri bir karanlıkta gördüğün…  Al onu, bas bağrına. Bu gece on ikiyi vurduğunda saat, yeni hayatına başla. Sahtelikleri at! Nefsini darağacında as. O’na yaklaş. Abdest elbiseni giy üşüyen bedenine, kıyama dur. Yeni bir hayata tekbir getir: “Allahuekber…”

Mektup bittiğinde yüzündeki gölge, kalbindeki perde kalkmıştı genç adamın. İnsafa gelmişti içinde yaşayan ikinci insan. Tuttu elinden ve abdest aldılar benliğiyle. Durdular kıyama. Yeni bir hayata… “Allahuekber!”

23 Ocak 2013

zifiRi




Hiç yorum yok:

Şemsiye 85 ( Gökteki Sarı Balık 14)

YA TAHAMMÜL YA SEFER MUSTAFA KUTLU Tahammüllerimizle yaşıyoruz. Hayatımıza öyle yön veriyoruz. Tahammül etmediğimizde sefer kaçınılma...